NEDEN BU HÜZÜN
Gelir bir hançer gibi saplanır yüreğime,
Ne acısı unutulur ne de vardır çaresi,
Kahreder yakıp yıkar da gider,
Geceler boyu çöker bir hüzün.
Ne zaman bu günlere gelsek hep Yahya Kemal Beyatlı’nın Eylül Sonu şiiri aklıma düşer :” Günler kısaldı ,Kanlıca’nın ihtiyarları/ Bir, bir hatırlamakta geçen sonbaharları.” diye başlar . Kendime hep sormuşumdur neden ihtiyarlar ? neden gençler hiç geçmişi hatırlamazlar? Her halde ihtiyarlar için giden yıllar çok şeyleri alıp ,alıp götürmüş artık beklenen güzel şeyler kalmamış bu yüzden hep geçen o tatlı günleri hatırlarlar ve yeniden yaşamak özlemi içindedirler ,hep güzel yaşanmış ve güzel şeyler geride kalmış olmalı diye düşünürler. Gençlerse yarın ne olacak ? yarın daha neler yapabiliriz derken geçmişte yaptıklarını , akıllarına bile getirmeden, yaşamlarını sürdürürler , geçmişi düşünmezler her halde . Hani atalarımız delikanlı diye boşuna mı söylemişler .kanlarının en akışkan olduğu yerde yaşıyorlar, yerde mi yaşıyorlar? gökte mi yaşıyorlar ? farkında olmadıklarını anlayamadıkları zaman işte !.. Hani diyordu ya yazar Falih Rıfkı Atay:” Yıllar yarlardan ,yarlar yıllardan vefasız.” Diye .Hangimiz yıllara meydan okuyabildik ? Yıllar canımıza okudu da farkına bile varamadık . Ancak Yahya Kemal’in dediğine gelince aklımız başımıza geldi. keşke demesini hiç sevmem biliyorsunuz ama hayat insana o kadar çok kere keşke dedirtiyor ki. Ağaçlar bile meyvelerini vermiş olgunlaştırmış ,olgunlaşınca da insanlar duygulanırmış işte bunu şairler mısralara döküvermişler :”Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar “ demişler.
Ne güzel günlerdi geçip giden günler; tüm sessizliğine rağmen gene de çok şeyler söyletti. Her geçen ay bir başka özlemi dile getirdi, her geçen ay gene de hayatımızdan bir şeyleri alıp götürdü. Kazandık ,kazanıyoruz derken en güzel şeyi ömrümüzün bir parçasını daha kaybediyoruz. En iyisi Cahit Sıtkı’ya kulak verelim ve : “ Haydi Abbas ,vakit tamam ,akşam diyordun işte oldu akşam, kur artık çilingir soframızı.” diyelim.. Gerçi artık o çilingir sofra da öyle kolay, ucuz a kurulmuyor ya !..İnsanın inadına içeceği geliyor, acaba o arzu ettiğimiz çilingir sofrayı kurmaya kalksak, ne mümkün imkansız. Zaten iki yakamızı sonra bir araya nasıl getiririz ? diye düşünmeden edemiyoruz. Zaten kııredi kartlarını öderken, tam borcu bir anda siliverelim dediğimiz ay bir sonrakine daha büyük bir açığa neden oluyoruz. Sık dişini diye, diye günler aylara, aylar yıllara, yuvarlanıp gidiyor. İstediklerimizi yapamadıkça, bir hüzün gelip çöküyor ta can evimize bir hançer gibi saplanıyor. Kime şikayet edebiliriz ki !.. Yaşamak kolay değil aslında ,yaşarken öldük demenin de bir anlam ifade ettiğini sanmıyorum.
Hayat acımasız diye , kendimizi avutmaya devam ediyoruz.
Eylül ayı nedense insanı bir garip hissettiriyor sanki içimize bir şeyler girmiş de biz onun ne olduğunu anlayamadan bizi esir etmiş isteksiz hiçbir şeyden zevk alamaz hale dönüştürmüş , kopup gitmişiz her şeyden. Böyle mi olmalıydı? Hayattan her zorluğuna rağmen, her türlü verdiği ıstıraplara rağmen , gene de vazgeçilmiyor.
Hiç kimsenin de yetiversin bırakın beni dediği de yok. Belki; yarınlar var ya işte bütün beklentiler bütün bekleyişler ,yarınlar içinde . Boşuna mı diyor şair.:” Umut fakirin ekmeği, ye Mehmet, ye” diye Hani masallarda anlatılıyo, şu dağı bir aşabilirsek diye işte önümüzde sadece bir dağ var onu bir aşabilsek ,bütün dertler bitiverecek.Böyle de demesek kandırmasak kendimizi , avutup kandırmasak nasıl yaşayacaktık? Umut olmasaydı belki de hayatımız da yarın diye bir şey de , asla o0lmayacaktı. iyi ki umutlarımız var, Ve bel ki diye , diye kendimizi sakinleştirip yaşamaya devam diyoruz. Geçen her son baharlar kaybettiğimiz nice güzelliklerle doluydu . Bel ki de nice paylaşamadığımız acılarla doluydu ,Gene de hatırladığımız da, ağzımızda buruk bir tadını hisseder gibiyiz. Ya içimize saplanan bir hançer gibi durmadan oyan, kanattıkça dahSa da büyüyen acı !.. Böyle mi olacaktı ? ,böylemi bitecekti güzel günlerin sonu dedirten eylül ayı? Bütün kabahat yaşlıların .
Eğer böyle olmasaydı COVİD -19 yüzünden bu kadar çok ölüm olur muydu? 65 yaş üstündekiler Ne işiniz var dışarı da evden çıkmazken bile ölüp duruyorsunuz? Suçu hep siz işliyorsunuz evde otururken sokaktakilere virüsü bulaştırmayı nasıl beceriyorsunuz ? hepiniz ölse de şu bela ülkemizin başından gidiverecek!.. şte bu yüzden Yoksa yasak sadece sizlere uygulanıyor . Şu yasaklar akla da mantığa da Anayasaya da uymuyor , anlaşılır gibi bir şey de değil ! Siz gene Yahya Kemale kulak verin bir, bir geçen güzel sonbaharları hatırlayın….S